İvo Molinas ile Röportaj
Türkiye Yahudileri’nin haftalık Şalom Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni ve başyazarı İvo Molinas’la gerçekleştirdiğimiz röportaj…
Merhabalar. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Lgbti ailesi olarak şahsınızı ve çalışmalarınızı yakından görmek istiyoruz.
Sizi ifade edecek birkaç kelimeyle başlamak istiyorum. En yalın haliyle İvo Molinas kimdir?
İvo Molinas hayatın gerçeği arayışında olan bir Türk vatandaşıdır.
70 yıllık bir tarihin ürünü olan Şalom’da olmak sizin için ne anlama geliyor?
Barışın ve uzlaşmanın dilini kullanarak ülkemizde makul iklimin oluşmasına bir nebze de olsa katkıda bulunmaya çalışan bir yayın organını yönetmeye çalışmak anlamına geliyor.
Türkiyeli bir yazar olarak pek çok defa kendinizi bir “Türk” olarak nitelemenize rağmen aksi yönde çıkan kalkışmalar karşısında nasıl bir tavır sergiliyorsunuz?
Bıkmadan usanmadan Türk olduğumu anlatmaya çalışıyorum.’Türk’ sıfatının sadece ırksal referansıyla değil , bu coğrafyada doğup büyüyen , herkes gibi vatandaşlık özelliğine sahip , ötekiyle benzer insani, ulusal veya evrensel refleksler gösteren eşit haklara sahip bir insan topluluğu üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
İkinci dünya savaşında yaşanan travmaların Yahudi toplumu üzerindeki etkisi gün geçtikçe azalmış gibi görünse de, dünya hâlâ yaşanması güç bir gezegen olma gerçeğini barındırmaya devam ediyor. Günün birinde çeşitli inançların gerçek anlamda barış ve huzur içinde bir arada olacağına inanıyor musunuz?
Hayır inanmıyorum. İnsanın yaratılış kodlarında olan yıkıcı dürtüler değişime/evrilmeye uğramadığı sürece gerçek anlamda barış ve huzuru insanlığın hiç bir zaman göremeyeceğini düşünüyorum.
Yanılmıyorsam Hitler döneminde hayvanların ve doğanın korunmasına yönelik çeşitli yaptırımlar yaşanmışken; sistem kendisine düşman gördüğü sayısız kimseyi de ortadan kaldırmaya ant içmiş bir topluluk yaratmıştı. Örneğin Yahudiler, Sovyetler rejimine destek sunanlar, engelli kimseler ve eşcinseller yok edilmek istendi. Yaşanan bu trajedinin tüm toplumlar üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğu su götürmez bir gerçek. Sizce bu etkilerden sıyrılmak adına Yahudi toplumu daha başka ne tür önlemler almalıdır?
Yahudiler kendi özelinde İsrail Devleti’ni kurarak bir anlamda yaşanan büyük trajedinin etkisini en aza indirmeye çalıştılar. Lakin dünyada ne ırkçılık ne xenofobia ve ne de antisemitizm azalmış durumda. Tersine , ikinci Dünya Savaşı sonrası göreli olarak azalan bu sapkın eğilimler başta ekonomik ve ideolojik olmak üzere bir kaç nedenle tekrar su yüzüne çıkmaya başladı.Diğer bir deyişle, özellikle Diaspora’daki yahudiler yaşanılan travmanın etkisinden kurtulamamanın yanı sıra yeni dalga antisemitizm ve yarattığı olumsuz etkilerle baş etmeye çalışıyor günümüzde.
Peki, bu konuda LGBTİ bireyleri ne yapmalılar, tavsiyeleriniz neler olur?
LGBTİ bireyleri de bıkmadan usanmadan kendilerinin de muzdarip olduğu nefret diliyle mücadele anlamında,onun panzehiri olan makul ve uzlaşı dilini kullanarak tüm ayrıştırılan kesimlere destek vermelerini öneriyorum.
Ülkemizde yaşanabilen her türlü kötü hadisenin sebebi olarak hedef gösterilen “Yahudiler”, bu imajı yıkmak adına ne tür önlemler alıyorlar?
Tarihi olayları ve günümüz hadiselerini komplo teorileriyle açıklamaya çalışanlara karşı gerçekleri anlatmaya çalışıyorlar.Başarılı olmaları önyargı ve bilgisizliğin geçer akçe olmaya başladığı bir devirde kolay değil .
Yahudi inancında eşcinsellik konusu tartışılmaya devam ediliyor, bu konuda sizin görüşünüz nedir?
Yahudi inancı eşcinselliği hoşgörüyle karşılamıyor.Lakin hayat, dini inançların ötesinde farklı dinamiklere ve gerçeklere de sahip. Dolayısıyla ‘öteki’ yi anlamaya çalışma en doğru yol olmalı, onun yaşam biçimi ve görüşlerine katılmıyorsan da .
Herhangi bir yakınınızın eşcinsel eğilimi olduğunu öğrendiğinizde ilk tepkiniz ne olurdu?
Zor bir soru. Lakin insanın alıştığı normlarda görebileceği temel farklılık karşısında ilk anda tepki vermesi zihin yapısı itibariyle bence son derece doğal ve kabul edilebilir bir refleks. Ancak buna alışmak ve kabullenmek de o derece insanidir diye düşünüyorum.Ayrıca LGBTİ bireylerinin ötekileştirilme çabalarına karşı çıkmak da insani bir tepki olacaktır.
Şalom gazetesinde LGBTİ bireylerinin varlığını destekler misiniz?
Ne pozitif ne de negatif ayırımcılık yaparım. Kim olursa olsun, ne tür cinsel eğilimde olursa olsun , önemli olan insanın bir işe kaabiliyetleri ve motivasyonu ile uygun olup olmamasıdır.
“27 Ocak Uluslararası Holokost Anma Günü” için Şalom Ailesi olarak planlarınızdan bahsedebilir misiniz?
Her yıl olduğu gibi gazetemizde de en geniş şekliyle anılacak.
Ve son olarak Filistin konusuna değinmek istiyorum. Ülkemizde yaşayan pek çok kimse Yahudi toplumuyla empati kurarken onların da benzer konularda Filistinlilere ve bölge halklarına karşı daha sağduyulu davranmalarını beklemekteler. Çift taraflı alınan sert önlemler ve Filistin topraklarının işgal edildiği fikri çatışma ortamını hep daha da alevlendiriyor. Bu konudaki düşüncelerinizin ne yönde olduğunu öğrenebilir miyiz? Bu sorunun çözümü hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Ne tarihte ne de bugün , İsrail dahil , hiç bir devlet masum değil, olmadı..İnsanın fıtratında olan yok edicilik ve yaşamda kalmak adına düşman bellediğini yok etmek davranış biçimi var oldukça kimse masum olmamaya devam edecek.
Filistin meselesine gelince ,1947’deki BM Güvenlik Konseyi’nin iki ayrı devlet kurulması kararına Filistinliler de katılsalar ve devletlerini kursaydılar bugün nasıl bir Ortadoğu’dan bahsediyor olacağımızı öngörmek zor ama mutlaka bugünün sorunlarının çok uzağında olma ihtimali çok büyük olacaktı.Şimdi ise mesele gittikçe çözümsüzlüğe gitmekte. Her iki tarafın ve özellikle Filistin tarafında barışı telaffuz edenlerin sayısı az oldukça barışı biz göremeyeceğiz.
Barışı gerçekleştirebilecek iki lider vardı; biri Rabin’di diğeri Arafat. İlkini İsrailli faşist dinciler öldürdü, diğeri ise Rabin yaşarken sunulan barış anlaşmasından son anda vazgeçti.Bugün bu ikilin çok uzağındaki liderlerle barış pek mümkün görülmüyor. Sadece sokaktaki halkın , özellikle Filistin tarafında güçlü bir barış iradesi göstermesi durumunda barıştan ancak bahsedilmeye başlanabileceğine inanıyorum…
İçtenlikle verdiğiniz yanıtlar için https://lgbti.org adına çok teşekkür ediyorum, sağlıcakla kalın.
Varlık ERGEN
1948’de ulkemizde yayin hayatina baslayan salom gazetesi hep olumlu bir dil kullanmakta. 60 yillik almanaklarini da alip incelemistim. Molinas’ta bu roportajda bu uslubu devam ettirmis. Soyle dusunun lutfen, new york isimli bir sehirde, bir buz pateni salonunda afrikadan surdan burdan gelen ulkeler sizin ulkenizin ikiye bolunup bolunmesi icin oy kullaniyor. Siz ulkenizin ikiye bolunmesini kabul eder misiniz? Boyle sacma bir oylama olmasaydi. Boyle bir sonucta olmayacakti. Rabin’in gibi dusunselerdi en basta keske. Bu yazi icin tesekkurler.