Eşcinsellik ve İslamiyet

Müslüman toplumlarda genel olarak eşcinselliğin İslamiyet tarafından yasaklandığına inanılıyor ki bazı Müslüman ülkelerde eşcinsellik ölüm cezası verilecek derecede suç sayılıyor. Bu ölüm cezası da çoğu zaman taşlamayla gerçekleştiriliyor.

Aslında Kuran’da “eşcinsellik” diye bir sözcük geçmiyor. Eşcinsellik ve İslamiyet hakkında yapılan tahminler Kuran’daki Lut Suresini referans alıyor. Eşcinsellik ile ilgili konuları içeren ayetleri inceleyen günümüz bilim insanları (Jamal, Nahas, Kugle), ayetleri yenilikçi ya da cinsiyet konusunda çalışan feminist bilim insanlarının kullandıkları tekniklerle tekrar yorumlayarak daha önceki alimlerden farklı sonuçlara vardılar. Bu şekilde eski alimlerin içine düştüğü önyargıları kesip atarak, Müslüman ülkelerde hemcinsler arasında kurulan duygusal ve cinsel konularda yasaları şekillendiren yanlış anlamaları ve aslı olmayan tahminleri ortadan kaldırmaya çalışmışlardır.

Cinsel çeşitlilik konusunda dinin öngördüğü iki prensip vardır. İlki yasakların ve emirlerin kurallarını içerir(haram ve helal, yasaklanan ve izin verilen). İkinci prensip ise bu kuralların ardındaki ahlaki değerleri içerir.

Bir olayın günah ya da sevap olarak nitelendirilmesi herhangi bir dinin özel yorumuna bağlıdır. Fakat kuralların farklı yorumlanışı hakkında tartışmaya girmek, insanları diyaloga izin vermeden karşılıklı bir evet/hayır tartışmasına sürükler. Daha iyi bir yaklaşım dini kurallar yerine bu kuralları belirleyen ahlaki değerleri incelemek olacaktır. Bu yaklaşım da dini ahlak ve dünyevi cinsel ahlak arasında ortak bir zemin bulunmasına yardımcı olacaktır.

Ortak bir zemin bulmak, her iki tarafın da yani hem dinin hem de laikliğin ne istediğine odaklanmak gibi ortak amaçları pozitif bir yoldan bulmayı gerektirir. Şu şekilde düşünme tarzında ciddi bir boşluk vardır; Müslüman ülkeler sadece insan haklarını referans alarak eşcinselleri ya da evlenmeden çocuk sahibi olan kadınları destekleyecek seviyede değildir. Müslümanların cinsel çeşitlilik hakkındaki düşünme metodunu inceledikten sonra, bir olayı düşünme tarzının o olay hakkındaki diyalogun sonucunu belirlediği yargısına ulaşılabilir. Birlikte ne istenildiğine karar vermek yeterli değil sadece. Ayrıca ortak muhalifin bulunması gibi birlikte ne istenilmediğine de karar verilmelidir.

Yeryüzünde yaşayan insanların dini inançlarını, cinsel çeşitliliklerini ve kültürel farklılıklarını göz önünde bulundurarak şu sonuca varılabilir ki dünyevi olarak ortak düşman zarar verendir.

Bu ortak düşmanı dini olarak tanımlayabilmek için de Kuran’da ve İncil’de geçen olaylar hakkında ortak çalışmalar yapılmalıdır. İlk hikaye, karşıcinsel (heteroseksüel) olan Jozef’in doğru yoldan sapmasıyla ilgilidir (Yaratılış 37-50 ). Aynı hikaye, Kuran’da Yusuf suresinde de vardır. Hikayenin her iki versiyonu da Jozef’e aşık olan ve onunla cinsel ilişkiye girmek isteyen bir kadını anlatır. Her iki kutsal kitap da ne kadının cinsel isteğini ne de aşkını ayıplar. Suç sayılan davranış kadının sahip olduğu toplumsal gücü cinsel arzularını tatmin edebilmek için suistimal etmesidir. Bu hikaye kadın cinselliğini kültürel önyargılardan arı bir şekilde tartışabilmek için mükemmel bir araçtır.

İkinci hikaye, genel olarak bir anti-gey olarak tanımlanan Sodom en Gomorrah ile ilgilidir ki Kuran’da da farklı yerlerde sözü geçer. Bu hikaye de cinsel arzuları tatmin edebilmek için başka insanlara zorla yaptırım uygulanmasını suç saymıştır.

Bu hikayelerin verdiği mesajlardan birisi şudur: Cinsellik, ister eşcinsel ister karşıcinsel bir ilişki olsun, partnerlerin karşılıklı saygılı, eşit ve gönüllü olmaları halinde suç olmaktan çıkar, aksi takdirde dünyevi ve de dini olarak cezalandırılır.

İslamî bakış açısından bu, belirli cinsel davranışların suç sayılıp cezalandırılmasını öngören temel çizgidir. Dinen bir davranışın yasaklanmasını, o davranışın halk arasında mı yoksa özel hayatta mı yaşandığı belirler. Özel hayatta yaşananı yargılama yetkisine sadece tanrı sahiptir. Dini olarak yasaklanmış bir davranış ayrıca halk arasında da yapılırsa cezayı hem toplum hem de tanrı verir. Yani dinen yasaklanmış bir olay eğer halka zarar verirse kanunen suç sayılır.

Yukarıdaki analizler sonucunda dini ve dünyevi cinsel ahlak arasındaki ortak zemini bulmuş oluyoruz. Dünyevi ahlak ve eşcinseller cinsel bir yönelimi başkalarına yaptırım uygulayarak gerçekleştiriyorsa bu yönelim suç halini alıyor.

1- Hz. Muhammed zamanında (MS 632 yılları) eşcinsellik yüzünden ceza almış ya da infazı gerçekleştirilmiş tek bir kişi bile kayıtlarda yoktur. İlk infaz eşcinsel bir kişinin canlı olarak gömülmesini teklif eden üçüncü halife Ömer zamanında gerçekleşmiştir. Fakat o zamanki alimler Hz. Muhammed’in geleneklerini göz önünde bulundurarak diri diri gömme teklifini reddederek eşcinsellerin şehirdeki en yüksek binadan aşağı atılarak taşlanması fikrini kabul etmişlerdir.

2- Düşünce ve hukuk hakkında çalışan İslamî okullar eşcinsellik konusu üzerinde farklı görüşlere sahiptir. Erkekler arasında görülen cinsel münasebetler değişik okullarda geleneksel literatürün farklı yorumlanmasıyla farklı şekilde yargılanıyor. Şu anki tüm yasal okullar eşcinsel ilişkiyi yasa dışı olarak kabul ediyor fakat verilen cezaların sertliği bakımından birbirlerinden ayrılıyorlar. Asya’nın güney ve doğu taraflarında yaygın olarak bulunan Hanefi okulları eşcinselliği fiziksel bir cezayla yargılamaya gerek görmüyor. Fakat Arap dünyasında yaygın olarak bulunan okullar (Hanabalites) eşcinsel ilişkilere oldukça sert cezalar veriyor. Şafi okulları genelde “anahtarın deliğe girmesi” gibi olayın dört tanığın şahitlik yapması halinde cezalandırılması gerektiğini savunuyor.

3- Ahmadimuslim cemaatine göre eşcinsellik toplumu çürümeye götüren bir yönelim. “Eşcinsellik ve İslam” başlıklı bir makalede Ahmadi mezhebi (toplumdaki bozulmayı göz önünde bulundurarak) şunu belirtir:” Olay devam ettikçe insanlar artık doğal dürtülerini tatmin edebilmek için daha acayip ve sapık yöntemler bulacak ; çocuk pornografisi, biseksüellik ,eşcinsellik ve hayvanlarla ilişki kurma (animalhobi) ortaya çıkacak” deniliyor ve cümleye şu şekilde devam ediliyor: “Eşcinsellik insanların ve hayvanların doğalarına tamamen zıttır ve üretken bir toplumun tüm amaçlarına, ahlakına ve kurumlarına karşıdır”.

4- Yaklaşık 2 milyon nüfusu olan İsmaili mezhebi (ayrıca Agha Khani hareketi olarak da bilinir) İslamiyet’i modern hayata uyabilmesi için tekrar yorumlanmaya ihtiyacı olan ve sürekli evrim geçiren bir din olarak görür. Hz. Muhammed’in doğrudan mirasçısı olarak kabul edilen mezhebin ruhani lideri Prens Agha Khan, İslamiyet’teki farklı hareketleri konu alan söyleşilere ve iletişime açık olmuştur. Eşcinseller hakkında şu ana kadar herhangi bir şey söylememesine rağmen ileride bu konu hakkında açıklama yapması bekleniyor.

5- 1988 yılında, Kahire’de bulunan dünyadaki en eski ve de en çok sözü geçen Al-Azhar üniversitesindeki bilim insanları cinsiyet değişim ameliyatlarına İslamiyet’te izin verilebileceğini açılayan bir fetva yayınladı. Üniversite müftüsü tarafından şu açıklama yapıldı: ”Ameliyata kadın ve erkek organlarında saklanmış olan şeylerin açığa çıkarılması amaçlandığında izin verilebilir. Hakikaten, bu tedavi sayılacak derecede zorunludur. Fakat bu ameliyat sadece insanların cinsiyetlerini değiştirme amacını güdüyorsa, o zaman izin verilemez.” Bu fetva, İslami sınırlar içinde Müslüman transgender hareketinin kabulü için çok önemli bir örnek oluşturmaktadır.

6- Şimdiye kadar bir çok Müslüman geyin, lezbiyenin, biseksüelin ve transgenderin infazı yapıldı ve birçoğu da tutuklandı. Bu hikayelere Afganistan’daki infazlardan ve Suudi Arabistan’daki travestilerin ve cross-dresser ların sınır dışı edilmesinden tutun da Malezya’nın oğlancılıktan yargılanan eski başbakanı Anwar’a kadar birçok örnek eklenebilir. Ayrıca İran’daki 1979 İslam devriminden sonra yaklaşık 4000 eşcinselin infazı gerçekleştirildi.

7- Birçok Arap ülkesinde İslamiyet resmi din olmasına karşın (Lübnan hariç), Avrupa yasaları bu ülkedeki kanunların oluşumunu oldukça etkiliyor. Örneğin Fransız anayasasından çok fazla etkilenen Cezayir’de şu an eşcinsellik 2 ay ile 2 yıl arası hapis ve 500-2000 Cezayir dinarıyla cezalandırılıyor. Öte yandan şeriat kurallarının hüküm sürdüğü Suudi Arabistan’da eşcinsellik zina ile eşdeğer tutuluyor ve aynı şekilde cezalandırılıyor. Eğer kişinin akli dengesi yerinde ve özgür ise taşlanarak öldürülüyor, eğer kişi özgür ve bekarsa 100 kırbaç vuruluyor ve bir yıl sürgün ediliyor. Fakat gayrimüslim biri eğer bir Müslümanla eşcinsel ilişkiye giriyorsa o kişi de aynı şekilde taşlanarak öldürülüyor. Eşcinsellik, sanığın dört defa itirafıyla ya da dört güvenilir Müslüman tanığın şahadetiyle ispatlanıyor.

8- 1992 yılında Afganistan’da Taliban’ın aşırı muhafazakar ordusu tarafından on infaz gerçekleştirildi. Eşcinsellikle suçlanan kişilerin üstüne duvar yıkılıyor ve Taliban yasalarına göre eğer kişi otuz dakika hayatta kalabilirse masum sayılıp hastaneye kaldırılıyor.

Presentation by Adel Kassem
Bilgi Üniversitesi
İstanbul – 7-9 MAYIS 2004
Çeviren: Erol Biçer

lgbti.org'a Google News'te Abone Ol! İlk senin haberin olsun! lgbti.org'a Google News'te Abone Ol! İlk senin haberin olsun!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu